Overview
Ubisoft ‘un 2007 yılında süpriz bir şekilde çıkarttığı Assassin’s Creed oyunu ile başlayan serüvenimiz 2020 Yılında Assassin’s Creed: Vallhala ‘nın duyrulması ile devam ediyor. Bu rehberi yeni oyun çıkmadan bilgileri tazelemek veya hikayede atladığınız oyunlar varsa bunlar hakkında bilgi almak amacıyla hazırladım. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim.Okuyan arkadaşlar yorumlarını ve oylarını eksik etmezse sevinirim :)İlerleyen zamanda diğer oyunlar eklenecektir. Herkese iyi okumalar şimdiden.
Giriş
Yıllar yıllar önce internet kafede iconlara rastgele basıp “bu oyun neymiş ?” dediğim dönemlerde rastgele bastığım bir icon beni 2007 de ilk çıkan Assassin’s Creed ile tanıştırmış oldu. Tutorial ekranını hiçbir şey anlamayarak rastgele basa basa bir şeylere geçip oyuna dalmıştım her ne kadar daha önce oynamış olduğum kılıçlı bir oyuna (ki bu oyun Prince of Persia o zamanlar isimlerle ilgili bir bilgim yok sadece iconlar) benziyordu ama açık bir dünya farklı mekanikler tamamen farklı bir oynanış yapısı beni içine çekmişti. Ancak internet kafede sürem bitmişti ve “abi masa 5 ‘i uzatır mısın” diyemediğim için kendisi ile vedalaşmıştım.
Bir kaç yıl sonra bir şekilde Assassin’s Creed ‘i kendi bilgisayarıma yükleyip oynadığımda (O zamanlar İngilizcem yetersiz olduğu için sadece görevlere gidip adam kesiyordum) bir süre sonra oyunun sürekli aynı şeyleri yaptırması, tekrar tekrar aynı şeyleri farklı karakterler ile yapmak canımı sıkmış ve bitirmeden kendisine veda etmiştim.
Çoğunluk gibi ilk oyuna olumsuz eleştiri yapan kişilerden biriyim ancak bu oyunun böyle olması gayet doğaldı daha çok nabız ölçme olarak görüyorum ben ilk oyunu (aynı şekilde AC:Origins ‘i). Bu teorimi 2 yıl sonra çıkan Assassin’s Creed II ‘nin başarı desteklemektedir. Çıktığı zaman ilk oyunun hatalı yaptığı çoğu şeyi kapatıp, oynadığınız ilk dakikadan oyunu bırakacağınız son dakikaya kadar sürekli farklı oynanış mekanikleri ile sizi karşılayan ve dolayısıyla sürekli şimdi size ne olacak acaba dedirterek oyunda tutan bir oynanış yapısı ile olumlu eleştrilerin hakkını veren bir yapım olmayı başardı.
O zamanlar Assassin’s Creed ismi benim için tekrar bakılacak bir oyun değildi ancak bir şekilde Assassin’s Creed II ‘yi elde ettim ve oynamaya başladım. Başından kalktığımda ise kesinlikle o zamana kadar oynadığım en iyi oyunlar arasındaydı ve hala daha çoğu kişi için öyle olduğuna eminim.
Assassin’s Creed II ‘den 1 yıl sonra çıkan Assassin’s Creed: Brotherhood hali hazırda yükselmiş olan çıtayı yükseltmese de yakınlarında yer almayı başardı. Brotherhood ‘dan 1 yıl sonra çıkan ve ikonik Ezio karakterinin hikayesini sonlandıracak olan, biz Türk oyuncular için Istnabul ‘da geçtiğini duyduğumuz anda bayrakları astıran Assassin’s Creed: Revelations ise AC:II ve Brotherhood ‘un yanında başarısız kalacak ancak genel olarak bakıldığında seri için fena sayılmayacak bir son ile Ezio Auditore da Firenze ‘nin hikayesini bizler için sonlandırdı.
Bu serinin bahsedilmeden geçilemeyecek 3 oyunundan sonra Ubisoft hali hazırda Brotherhood ve Revelations ile AC serisinde ki 2 yıllık yapım süresini 1 yıla düşürerek bu serinin yapım süresini 1 yıl düşürerek daha çok oyun daha çok para mantığına gireceğini bize gösterdi.
Ezio karakterinin hikayesi bittikten sonra Ubisoft her yıl 1 Assassin’s Creed oyunu diyerek elinde ne varsa oyuncular üzerine atmaya başladı.
Ezio hikayesinden sonra gelen yeni karakterimiz Connor oyuncular için genelde serinin en sönük karakteri olarak kalmıştır. Connor Kenway ‘in hikayesini oynadığımız Assassin’s Creed III seri için iyi bir oyun olarak görülmez( açıkçası yıllar sonra benimde aklımda kalan; AC: II ‘yi alıp oynanışı zayıflaştırıp, haritayı değiştirip, ağaca tırmanma mekaniği eklenmiş hali). Ancak Assassin’s Creed III ‘ün serinin şekillenmesinde yeri büyüktür. Bunun nedeni o dönem Assassin’s Creed III içerisinde genellikle oyunlarda karşılaşmadığımız gemi kontrol etme ve gemi savaşları mekaniğinin yan görev niteliğinde bulunması. Oyuncuların Assassin’s Creed III ‘de en sevdiği şey buydu ve tabiki Ubisoft bunu görüp buradan da para kazanmalıyım dedi.
Assassin’s Creed III ‘den tabiki de 1 yıl sonra Assassin’s Creed IV: Black Flag isimli oyun bizi karşıladı. AC: Black Flag adından da anlaşılacağı gibi Assassin’s Creed III ‘de bulunan gemi savaşları üzerine kurulu bir Assassin’s oyunuydu (Evet Assassin’s oyunu). Oyuncuların bir kısmı buna tepki gösterse de gemi savaşları çoğu kişinin ilgisini çekmişti ve bu mekaniğin güzel işlenmesi oyunu o dönem “Bu oyunda gizlilik yok, bu oyun korsan oyunu” gibi eleştirilere maruz bıraksa da çok etkilenmemesine neden oldu.
Ardından gelen oyunlar iyisiyle kötüsüyle bu temayı kör topal bir şekilde devam ettirdi. AC: Black Flagden sonra yakın zamanlarda (Yanlış hatırlamıyorsam 1 yıl bile ara yok bu ikisi arasında) AC:Rogue ve AC: Unity oyunları bizi karşıladı.
AC:Rogue eski nesil konsollar (PS3,Xbox360) için, AC:Unity ise yeni nesil konsollar(PS4,XboxOne) için çıkmıştı (Ve tabiki 2 oyun da PC ye çıktı bahsedilen konsollar dışında). Ubisoft burada açıkça iki taraftan da paramı alacağım ben demişti biz oyunculara.
Ubisoft ‘un yaptığı bu rezalet üstüne AC:Rogue nin hikaye olarak Black Flagden farkı bir Templar karakteri oynuyor oluşumuz mekanik olarak eklenen ufak tefek şeyler dışında bir değişiklik kesinlikle söz konusu değildi. AC:Unity ise Ubisoft ‘un çöküşünü hazırladı.
AC:Unity yeni nesil konsollar için hem ilk çıkan oyunlar arasında yer alıyor hem de serinin yeni nesile ilk adımını temsil ediyordu. Ancak bu adım bir felaket ile sonuçlandı. Ubisoft bu oyunu konsolların çıkışına denk getirmek için fazlasıyla acele davranıp bitmemiş bir oyun sundu piyasaya. Bunun nedeni elbette yeni çıkan konsollarda oyunların az olması ve milletin etrafta ne varsa ona saldıracağını bilmesiydi. Ancak Unity öyle bir çıktı ki oynanışın her yerinde buglar dolu olan, savenizin her an silinebileceği, ara sahnelerde karakterlerin kaybolduğu kısacası her yeri ayrı oynayan bir oyun olarak çıtkı. O zamana kadar oyuncuların sesi az çıkan isyanı artık alevlenmiş, oyuncular Ubisoft ‘un bu rezilliğine bu kez susmamıştı.
Ubisoft bu sürede hatasından ders almış rolü yaparak yine 1 yıl sonra AC:Syndicate ‘i duyurdu. Ancak bu duyurunun fiyaskoluğu oyun çıktığında netleşti, fragmanda gösterilen grafiklen ile oyun arasında fark mevcuttu. Fragmanda bulunan görsel efektler ve oyun atmosferi oyunda mevcut değildi. Syndicate ‘in seri için önemli bir yanı ise ilk defa bir kadın karakteri kontrol edebiliyor oluşumuzdu. Ancak bunu ana karakter olarak değil görev gidişatına göre bize vermesi eleştri oklarını azaltsada durdurmaya yetmedi. Bunun bir sebebi belkide yapımcı ekibin Seride neden hiç kadın karakter yok? sorusuna Kadın karakterin animasyonlarını yapmak zor. gibi bir cevap vermesinin ardından gelen eleştrilere karşı Syndicate ‘e yarı oynanabilir halde koyduğu kadın karakter olmasıydı. Ubisoft burada da oyunun tamamında sunmamıştı bu yeniliği, hatta belkide hikayenin %30 35 lik bir kısmında sunmuştu bizlere. Syndicate, Unity gibi bir trajediyle son bulmamıştı ancak seriyi eski günlerine döndürecek oyun da olamamıştı.
Ubisoft Syndicate ve Unity ile beraber bu seriye çeki düzen vermesi gerektiğinin farkına vardı ve yeni oyunun geliştirme sürecine 1 yıllık bir ekleme yaptı.
Syndicate ‘den 2 yıl sonra bu sefer karşımıza Assassin’s Creed: Origins çıktı. Bu sefer Assassin tarikatının kuruluş hikayesine antik mısırda şahit olacaktık. Mısır ‘da piramitleri keşfetme, uçsuz bucaksız kızgın kumlar üzerinde at sürme fikri bile gayet cazip iken oynanışta bulunan yenilikler bu sefer Ubisoft ‘un yeni bir şeyler yapmaya çalıştığını, Assasin tarikatının Origin hikayesinin dışında Ubisoft ‘un paragözlükten çıkıp yeni bir şeyler denemesinin de Origins ‘i ni bizlere gösterdi.
Giriş – Devam
AC:Origins serinin hayranlarının büyük çoğunluğu tarafından sevildi. Origins ‘in eleştri aldığı noktalar ise o dönem popüler olan Witcher 3 : Wild Hunt ve Dark Souls serisinden fazlasıyla esinlenmesi çoğu yerlerde bu oyunları kopyaladığı hissi ve tabiki de bu oyunun bir Assassin oyunundan daha çok Aksiyon RPG oyunu olduğuydu. Ancak bu oyunun yüksek puanlar almasına veya satmamasına bir etken değildi kesinlikle.
Origins ilk çıktığında çok sevilse de kesinlikle Assassin’s Creed serisinin yeni girdiği yola öncülük eden ancak incelendiğinde içerisinde fazlasıyla eksik barındıran bir oyundu. Esinlenilen oyunlardan ilk olarak bahsedeceğim oyun olan ve o dönem Aksiyon RPG dalına merakı olan olmayan herkesi kendine hayran bırakan Witcher 3 ‘ün en büyük başarısı; başarılı hikaye sunumu ve görev çeşitliliğiydi şüphesiz. Ancak Origins hikaye sunumunda her ne kadar kötü olmasada yan görev sunumlarında kesinlikle göz ardı edilemeyecek eksiklere sahipti. Bomboş bakıp konuşan NPC ‘ler formülü her ne kadar önemli bir şey anlatsalar bile onları dinleyememenize sebep oluyordu. İlk defa böyle bir oyunanış denediğinden midir bilinmez AC:Origins ‘de bulunan seviye sisteminde de problemler mevcuttu siz 20. Seviye iken sizden istenilen ana görev 30 seviye oluyordu. Ve bunun tek yolu o donuk donuk bakan NPC lerin görevlerini yapmaktı ya da oyuna para yatırıp hızlandırıcı paketler almak(Ubisoft yine yapacağını yapmıştı) ancak oyuncular için bu durum çok fazla problem olmadı oyun mekanikleri farklı olduğu için oyuncular yan görevleri zaman zaman sıkılsalarda yaparak bu durumu aştı. Ayrıca Witcher 3 ‘den ya da bir çok Aksiyon RPG den esinlenilmiş olan Yetenek ağacı irili ufaklı bir sürü yeteneğe ev sahipliği yapmakta bu çeşitlik açısından güzel bir tercih ancak buradaki bazı özellikler o kadar boş ve gereksizdi ki sadece göz doldurmak için koyulmuştu ama bu hatalar dediğim gibi büyütülecek ya da oyunun güzel kurtarılmış atmosferine kesinlikle etki etmiyordu.
Çıktığı dönemin popüler bir diğer oyunu Dark Souls ‘dan ise dövüş mekaniklerin bir kısmını esinlenen Origins bu konuda da ortalama bir performans sergilemişti. DS serisinde rakibinize vurduğunuzda silahın ağırlığı, karakterin açısı, rakibin hareketi vs. savaşa etki edip sizi taktiksel bir savaşa zorluyordu ancak Origins ‘te bu dövüşler biraz sığ kalmıştı.
Ubisoft serinin eski günlerine geri dönmesi üzerine AC:Origins ‘in hemen ardından AC: Odyssey ‘i duyurdu.
İlk duyrulduğunda fazlasıyla ön yargılı olduğum bu oyun acaba Ubisoft ‘un yine aynı şeyi 1 yıl ara ile süsleyip koymasından mı ibaret diye düşünmüştüm. Ancak oynadığımda ön yargılarım kesinlikle paramparça oldu. Bu sefer Origins ‘in eksiklerini gören Ubisoft bunların üzerine gidip bu eksileri düzeltmiş ve oynanışa çeşitlilik getirmişti. Odyssey yeni girilen bu yolu aydınlatan eser olarak karşımıza çıktı ve oyuncuların olumlu eleştrilerini devam ettirdi. Bu sefer oyunda Sydicate ve Origins ‘ten farklı olarak isteğe bağlı oynanabilen kadın karakter eklemesi ise geç kalınmış bir hareketin tamamlanması olarak değerlendirdi. Böylece Odyssey ve Origins ‘in açtığı yeni yol artık AC severler için güven vericiydi.
Giriş dedim ancak konudan çıkamadım farkındayım seri ile tanışmamı ve bu süreçte serinin oyunlarına bakışımı sizinle paylaşmak istedim 🙂
Assassin’s Creed I (2007)
Girişte bahsettiğim gibi bana ilk oynadığımda Prince of Perisa ‘yı anlatan bu yapımın çıkış hikayesi aslında Prince of Persia ‘ya dayanır. Prince of Persia The Sand of Time tamamlandıktan sonra Ubisoft yeni bir oyun için planlamalara başladı. Prince of Persia: Assasin’s şeklinde planlanan yeni yapım tasarım aşamasında evrilerek yeni bir markaya yani bilinen adıyla Assasin’s Creed ‘e dönüştü.
NOT: Bu başlık altında bundan sonra anlatılacaklar Assassin’s Creed (2007) hakkında spoiler içermektedir.
Oyunun başında Desmon Miles karakteri ile tanışıyoruz. Desmon karakteri barmen olarak geçmini sürdüren anı yaşayan bir karakterdir ancak bir gün Abstergo Industies isimli bir şirket tarafından kaçırılarak monotonlaşmış hayatı değişir.
Bu şirketin amacı Desmond ‘un DNA bilgisine ulaşmaktır. Bunun sebebi ise Desmon karakterinin DNA ‘ları tapınakçılar ve suikastçiler arasındaki sonsuz savaşın dengesini değiştirebilecek olmasıdır.
Desmond karakterinin ataları suikastçi birliğine dayanmaktadır. Fakat Abstergo tapınakçılar tarafından yönetilen bir şirkettir ve tapınakçıların amacı kesinlikle suikastçileri yok etmekle sınırlı değildir.Abstergo şirketi Desmond ‘un DNA sının asırlar önce Apple of Eden ya da Cennetin Parçası ile temasa en çok geçmiş suikastçiler ile bağlantılı olduğunu bilmektedir. Ve bu eşyanın şu anda nerede olduğunu Desmond ‘ın DNA sını kullanarak asırlar öncesine Desmond ‘un adını dahi duymadığı atalarına kadar ulaşan bir yolculuk yaparak bulmayı planlamaktadır.
Bu amaç doğrultusunda Abstergo tarafından geliştirilmiş olan Animus ise bu DNA lar ile karakterin geçmiş ataların anılarına yolculuk yapmasına imkan sağlamıştır. Abstergo şirketinde bulunan Dr. Vidic tarafından yürütülen bu proje ile Desmon Animus ‘a bağlanır.
Desmond Animus ile birlikte gözlerini açtığında 12.yy ‘da (1191) kendini Altaïr Ibn-La’Ahad(1165-1257) olarak 3. Haçlı seferinin ortasında bulur. Altair karakterinin anılarına ulaştıkça tapınakçılar ve suikastçiler arasında devam eden savaşta Altair ‘in önemli bir nesne arayışında olan Robert de Sable durdurmak için Altairin üstadı olarak geçen Al Muallim tarafından görevlendirilir.
Bu görevde suikastçiler ile birlikte Robert de Sable durdurmak amacındadır. Ancak işler yolunda gitmez. Robert de Sable kaçar ve suikastçiler bu görevde büyük kayıp verir, Altair başarısız olur.
Bu görevde Altaitr Suikastçı Kardeşliğin 3 Yemini ‘ni bozar.
Bu yeminler;
- Kılıcınızı masumların bedeninden uzak tutun.
- Hedeflerinizi gizlice öldürün
- Asla kardeşliğinizi tehlikeye atmayın
(Her ne kadar biz oyun boyunca ilk 2 yemini oyunu oynarken dikkate almasakta 3. Yeminden dolayı Altair cezalandırılır.)
Kardeşliğin lideri, Al Mualim, Altaïr’in rütbesini çıraklığa düşürür ve eski saygınlığını kazanması için belirttiği dokuz kişiye (bunların tapınakçılar olduğunu belirtir) suikast düzenlemesini ister. Altair suikast düzenlediği kişilerin aslında aynı şekilde Cennetin Parçaları diye tanınan objeleri aradığını öğrenir. Altaïr nihayetinde Kral Aslan Yürekli Richard’ın önünde Robert ile karşılaşır ve Robert’i ihanetle suçlar. Robert, Altaïr’in ona iftira attığını ileri sürse de Kral Richard ona inanmaz ve adil bir düello yapmalarını ister. Ardından Altaïr, Robert ve yandaşlarıyla savaşarak hepsini öldürür. Robert, Altaïr’e ölmeden önceki son nefesinde onuncu tapınak şövalyesinin varlığından bahseder. Ve Altair böylece son sandığı hedefini de tamamlayarak Masyaf ‘a döner.Altair bu sözler ile beraber kafası karışmış bir şekilde kardeşliğe döndüğünde üstadı Al Muallim ‘in insanların bilinçleriyle kontrol etmeye tarayan Cennetin Parçası ‘nı kullanarak halkın zihnini kontrol ettiğini görür.
Altair bu durumu engellemek için zihni kontrol edilen sivilleri aşarak Al Muallinm ‘e ulaşır ve onu öldürür. Al Muallim ‘den Cennet Parçasını aldığında Altair diğer Cennet Parçalarının yerini gördüğü bir görü açılır.Görevi tamamladığı için günümüzde Desmon Animustan çıkartılarak uyandırılır. Desmon fark eder ki Abstergo şirketi günümüzde tapınakçılar adına çalışan bir şirkettir ve artık Dünyada bulunan bütün Cennet Parçalarının yerini bilmektedirler.Bu sayede 2012’de olabileceği varsayılan dünyanın sonu durumunun gerçekleşmemesi için tüm insanları kontrol altında tutabileceklerdir. Desmond’un hayatı, Abstergo’nun bir çalışanı sanılan ancak aslında bir suikastçi olan Lucy Stillman tarafından kurtarılır. Kilitli odasında kalan Desmond, atası Altaïr olarak zaman geçirmiş olduğundan “kartal görüşü” yeteneği kazanmış ve kendisinden önce üzerinde çalışılan Denek 16 tarafından duvarlara yazılmış “kan izleri”ni görmüştür. Tüm Haşhaşilerin sahip olduğu bu yetenekle gördüğü izler kendisinden önceki Denek 16 tarafından kanla duvarlara ve yerlere yazılmış olan, dünyanın sonunun geleceğine dair kehanetlerde bulunan çeşitli mesajlardır.
Assassin’s Creed II (2009)
İlk Oyunun sonunda Abstergo ‘nun tapınakçılar adına çalıştığını ve Lucy Stillman ‘ın Abstergo ‘da bir çalışandan daha fazlasını öğrenmiştik. Assassin’s Creed II ‘nin başında ilk oyunun sonunda hayatımızı kurtaran Lucy ‘i kanlar içinde görürüz..Lucy gidelim dediğinde şaşıran Desmond şaşkın bir şekilde onu takip eder.Kaçmadan önce bir kez daha Animus’a giren Desmond, Denek 16 ile ortak atası olan Ezio Auditore da Firenze’nin doğumunu görür.
Animus’tan çıkan Desmond Lucy ile beraber Abstergo ‘dan kaçar.Sonra Lucy ile dostlarının ayarlamış olduğu gizli yerlerinde Suikastçi dostları Shaun ve Rebecca ile buluşurlar.
Desmond, Rebecca’nın kendi yaptığı daha gelişmiş bir Animus’a bağlanır.Şimdi izleyeceği atası Ezio’dur.
Desmon Ezio ‘ya bağlandığındai Ezio, şehir halkını toplayıp şehirin en zengin adamının oğlu Vieri De Pazzi ve para ile tuttuğu adamlarıyla dövüşür.Sonra Ezio’nun abisi Federico Auditore’de gelir ve kardeşini kurtarır. Ezio ‘nun gençliği biraz serserilikle, hovardalıkla geçtiği için olayı atlatmasının hemen artından sevgilisinin evine gider ve sevgilisiyle güzel bir gece geçirir.
Sabah sevgilisinin babası tarafından basılan Ezio apar topar camdan atlayıp kaçar ve evin yolunu tutar. Evde babası ile görüşür ve orada Uberto Alberti ile tanışır.
Ailesi ile beraber normal bir hayat yaşayan Ezio, Annesi Maria’ya, küçük olan erkek kardeşi Petrucio’ya ve kız kardeşi Clauida’ya yardım eder.
Ezio bir gün eve geldiğinde annesi şok olmuştur, kız kardeşi çok üzgündür ve babası, küçük kardeşi ve abisi yoktur. Ailesi durumu Ezio ‘ya açıklar, Ezio babası ve kardeşlerinin hapiste olduğunu öğrenir. Onları hapis tutuldukları yerde pencereden ziyaret eden Ezio babası Giovanni Auditore ile konuşur.Babası Ezio’ya bir evdeki bir sandıktan ve sandık içerisinde bulunan bir yazıdan bahseder bu yazı babasını ve kardeşlerini hapisten kurtaracaktır.Babası, Bu kağıdı Uberto’ya vermesini ister.
Ezio babasının bahsettiği sandıkta yazı ve bir giysi bulur. Bulduğu bu giysiyi giyen Ezio Uberto’ya yazıyı verir.
Bir süre sonra babasının ve kardeşlerinin kurtulmasını bekleyen Ezio babası ve kardeşlerinin asılmak için meydana götürüldüğünü duyar. Giovanni Auditore, Federico Auditore ve Petrucio Auditore Uberto ‘nun onların hakkında suçlu olduğunu söylemesi ile öldürülür.
Ezio intikam yemini eder. Sandıkta bulduğu bir tarifi aile dostu Leonardo Da Vinci ‘ye gösterir. Leonardo bu tarifin bir suikastçi bıçağına ait olduğu söyler ve bunu isterse Ezio için yapabileceğini belirtir.
Ezio bu gizli bıçağını Leonardo ‘ya yaptırdıktan sonra Uberto Aberti’yi bulup onu öldürür. Bu esnada bir çok kişi ile tanışır Machiavelli (Suikastçi Lideri), Mario Auditore (Ezio’nun amcası).
Ezio babasını öldürme emrini veren asıl kişinin Uberto olmadığını öğrenir. Emiri veren Rodrigo Borgia ‘dır. (Tarihte IV. Alexander olarak geçer. Oğlu Ceaser Borgia ‘dır) adında bir İspanyol ‘dur.
Bir süre sonra Rodrigo ‘nun planını çözerler. Rodrigo ‘nun planı kendini papa yaparak papaların alabildiği başka bir Cennet Parçası olan Staff of Eden ‘i ele geçirmektir.
Ezio kimseye söylemeden Roma’ya gider ve Apple of Eden’ı kullanarak kendi klonlarını yaratır ve Vatikan ‘da Rodrigo ile savaşır. Ama Rodrigo’da Apple of Eden ‘a karşılık verebilecek başka bir Cennet Parçası olan Staff of Eden vardır.
Ezio ve Rodrigo savaşı Vatikan ‘nın altında son bulur. Burada Rodrigo; bir mahzende bulunan kapıdan bahseder ve o kapının ardında tanrıların olduğuna inanır. Bu kapıyı yalnızca bu 2 parça ile açabileceğini söyler. Ezio Rodrigo’yu yener ama öldürmez.
Ezio bu 2 parçayı birleştirir ve kapıyı açar. Minerva isminde bir kadının holografik görüntüsüyle karşılaşır. Ezio Minerva ‘yı tanrı olarak görür ve Minerva ona tanrı olmadığını söyler ve kendisini ırkınaÖnceden Gelenler şeklinde tanıtır. Minerva Ezio’ya Elçi diye seslenir ve Ezio ne için elçilik yaptığını ya da ne olduğunu anlamadan Minevra gelecekte felaket olacağından bahseder ve konuşmasını “Gerisi Sana Kalmış Desmond” diyerek bitirir. Ezio Desmon ismini kesinlikle bilmez ve ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmaz. Ezio’nun yanı sıra Desmond, Lucy, Rebecca ve Shaun’unda kafasını karıştırmıştır.
Desmond Animus’tan çıkmak zorunda kalır Dr.Vidic ve Abstergo adamları gizli yerlerini keşfetmiştir. Dr Vidic ve adamları Desmond ve arkadaşlarının saklandığı yeri basarlar ancak oyunda “Bleeding Effect” olarak geçen bir özellikten dolayı Desmon artık hem Altair ‘in hem de Ezio ‘nun yetenklerinin bir kısmına sahip tehlikeli bir suikastçidir. Abstergo ‘nun adamlarını bir bir avlar ve arkadaşları ile beraber oradan kurtulurlar.
Desmond, Ezio’nun anılarını incelerken bazı yerlerde kendisinden önce kaçırılan ve Abstergo tarafından Animus’ta uzun süre tutulduğu için ölümüne sebep olunan deneğin (Subject 16) bıraktığı bazı parçaları araştırır.
Bu parçaları birleştiğinde Adem (Adam) ve Havva (Eve)’nın Apple of Eden ile kaçtıklarını görür.
Assassin’s Creed Brotherhood (2010)
Oyun şimdiki ve geçmiş zamanda da kaldığı yerden devam ederek başlar. 2. oyunun sonunda Desmon ve arkadaşları kamyona atlayıp saklandıkları yerin deşifre olmasyıla beraber orayı terketmeye karar vermişlerdi. Bu esnada desmon kamyonette tekrar Animus ‘a bağlanarak Ezio ‘nun hatıralarına geri döner.
Ezio ise son bıraktığımızda Sornadan Gelenler olarak kendilerini adlandıran Minevra isimli insanüstü bir varlık ile konuşup olan bitene bir anlam vermeye çalışmaktadır. Minevra ‘nın konuşmasında seslendiği Desmon kimdi? Ezio bahsedilen kıyamet hakkında bir şey yapabilecek miydi ? Kafası fazlasıyla karışmış bir şekilde hayatını bağışladığı Rodrigo ‘nun yanına gider. Ancak Rodrigo çoktan kaçmıştır.
Ezio anlam veremediği bu parçaları alarak Vatikan ‘dan ayrılmak ister ancak Staff of Eden yere gömülür ve sadece Apple of Eden ‘ı alıp amcası Mario ‘nun onu almaya gelmesi ile Vatikan ‘dan ayrılır. Ezio ve amcası yüksek bir noktaya çıkarak Apple of Eden ‘a ne yapacaklarını tartışırlar bu esnada Ezio bu nesnenin kontrol edileyemeceğini ve bela getireceğini düşünerek bu nesneyi denize atmak ister ancak fazlasıyla kararsızdır. Bu durumu gören amcası nesnenin ne Ezio ‘nun ne yapacağını kararlaştırana kadar kendisinde kalmasını teklif eder ve böylece villanın bulunduğu kaleye geri dönerler.
Artık Ezio kale halkı tarafından sevilen ve saygı duyulan birisiydi. Kendisi 2. oyunda ki hovardalığını ve serseriliğini her ne kadar sonlara doğru ciddi ve olgun bir tavırla değiştirmeye başlasa da bu oyunda bu çizgi keskin bir şekilde çekilmiştir artık oyuncular olarak Ezio ‘nun daha olgun ve ciddi bir tavrı olduğunun farkındayızdır.
Ezio bir süre kale halkına yardım eder ve Caterina ile güzel bir gece geçirdikten sonra sabah odasının duvarlarının top atışıyla yıkılmasına uyanır ve ne olduğunu bile anlamadan yanına kılıcı alıp aşağıya iner. Kale, Cesare Borgia, Juan Borgia, Lucrezia Borgia , Micheletto ve Baron the Valios tarafından saldırı altındadır. Ezio bu karakterlerin hiçbirini tanımamaktadır. Kalesini, halkını ve ailesini korumak isteyen Ezio atına atlayıp halkını savunmaya gider. Ailesini ve halkının bir kısmının çıkmasını sağlayan Ezio, amcasının yanına surları savunmaya giderek savaşın içine geri döner.
Bir süre kuşatmayı tutsalarda kalemiz Monteriggioni düşer ve Cesare Borgia ve adamları kale kapısından içeriye girerler. Cesare Borgia Mario ‘yu öldürüp Apple of Eden ‘ı alır. Ezio bu olaylara sadece seyirci kalmıştır mutlu ve huzurlu günler artık onun için geride kalmıştır. Olayın şaşkınlığı ve üzüntüsüyle amcasının ölümüne ve Apple of Eden ‘in başka birinin eline geçmesine bakan Ezio bu esna da 3 kez vurulur ve çatıdan aşağıya düşer. Kuşatma bittikten ve Cesare Borgiya amacına ulaştıktan sıonra Monteriggioni ‘den geriye sadece yıkıntılar kalmıştır. Savaş sonrası sağ kalmayı başıran halk evlerini ve dükkanlarını terk ederek Florence ‘ye dönerler. Ezio ise Roma ‘ya gidip intikam alacaktır ancak savaş esnasında fazlasıyla hırpalanmıştır ve kan kaybetmiştir. Yolda giderken bayılır ve Desmond Animus ‘tan uyanır.
Desmond ve ekibi Monteriggioni ‘ye giderler. Desmond ve Lucy ilk Suikastçiler odasının kapısına ulaşırlar ancak kapıda bir üçgen mevcuttur Desmond atalarından kalan Eagle of Vision yeteneğini kullanarak kapıdaki yazıyı okur. Burada “1919, 1920 ve 1921” yazmaktadır. Bunların ne anlama geldiğini anlaması için Desmond ‘un tekrar Animus ‘a bağlanıp Ezio ‘nun anılarını incelemesi gerekmektedir.
Desmond Animus ‘a bağlandıktan sonra Ezio gözlerini açar ve kendisini bir yatakta tedavi edilmiş halde bulur. Kendisini tedavi eden kadına teşekkür ettikten sonra Machiavelli ile birlikte Cesare Rodrigo tarafından demir yumruk ile yönetilen Roma ‘yı tekrar özgürleştireceklerdir. Ancak bunun için Cesare ‘ın elinde bulunan en büyük gücü Apple of Eden ‘i almaları lazımdır.
Bunun için birliğini kuvvetlendirmek isteyen Ezio; Machiavelli ile birlikte şehirin düzenini getirirler.Savaşcıların lideri Bartolomeo D’Alviano ve Hırsızların lideri La Volpe ile birleşirler. Annesi ve kız kardeşinin Florence ‘ye gitmemesini öğrenmesiyle beraber ölen hayat kadınlarının lideri yerine kız kardeşini görevlendirir ve bu savaşa ailesini de dahil eder. Bu artık Roma ‘nın veya iyi kötü savaşının ötesinde ailesninde bir intikamıydı.
Ezio iç işlerinde güçlü bir ekip toplamış olsa da savaş alanında onun için savaşacak askerleride toplamalıydı. Bunun için oyununda isminin geldiği Brotherhood (Kardeşlik) adında önderliğini ettiği Suikastçi birliğini toplar. Sonrasında Cesare’nin kim olduğu öğrenir ve ona bağlı adamlarını öldürüp Cesare ‘nin para gelirini keser. Sırasıyla Cesare’nin bankacısı Juan Borgia,Cesare’nin fransız General adamı Baron de Valois’i öldürür. Ardından Roma’nın ve Borgia’ların en iyi katilini yakalar canını bağışlar ve tarafına çeker.
Cesare ve babası Rodrigo arasında çıkan anlaşmazlıklar sonucunda Rodrigo oğlu Cesare ‘yi zehirlemeye kalkar ancak Cesare bunu fark eder ve babası Rodrigo ‘yu ortadan kaldırır. Nunun üzerine papa tarafından Cesare ‘nin tutuklanmasına karar verilir. Apple of Eden ‘i alıp gücünü ve otoritesini toplamak isteyen Cesare ‘den önce Ezio Apple fo Eden ‘a ulaşır ve Cesare ‘nin şehirden kaçmasını engeller. Böylece Cesare 1503 yılında yakalınır ve tutuklanır.
Yakalandıktan 2 ay sonra Cesare hapishaneden kaçar. Ezio bunu Apple of Eden ‘dan görür ve Cesare ‘nin peşine düşer. Bundan 4 yıl sonra Ezio, Cesare ve adamlarını Viyana ‘ya saldırırken görür Cesarenin adamlarını ve Cesare ‘yi öldürür.
Artık Ezio Apple of Eden ‘i saklamaya karar vermiştir ve onu İspanya ‘ya Santa Maria Kilisesinine saklar. Bu bilgiyi alan Desmond ve arkadaşları Apple of Eden ‘ı almaya İspanya ‘ya giderler. Desmond ve arkadaşları Apple of Eden ‘i bulmuştur ancak Apple of Eden bu sefer bize Juno isimli Minevra ile aynı ırktan bir insanüstü varlığın hologramını gösterir. Bu varlık insan ırkının zayıf ve aciz varlıklar olduğuna inanır. Desmond elindeki Apple of Eden ‘in zihin kontrolüne karşı koyamaz ve Hidden Bladeni Lucy ‘e saplar. Ardından bu kadim nesnenin gücünden dolayı komaya girer ve bayılır. Shaun Desmond ‘un tekrar Animusa gireceği hakkında konuşur ve Brotherhood bu kare ile son bulur.
Assassin’s Creed: Revelations (2011)
Desmond ve arkadaşların Apple of Eden ‘i bulmasının ardından Desmond ‘un Juno isimli insanüstü varlığın, Apple of Eden vasıtasıyla kontrolünü kaybetmesi ve Lucy ‘i öldürmesinin ardından komaya girmesi ile Brotherhood ‘u sonlandırmıştık.
Desmond ‘un komadan çıkması ve tekrar hayata dönmesi için Shaum ve Desmond ‘un babası William kolları sıvar. Bunun için tek çare Animus ‘un içinde “Black Room” denilen özel bir alandadır.
Desmond gözlerini açtığında Animus ‘un güvenli modu Karanlık oda da bulur kendini burada Denek 16 ‘nın bilinci ile karşılaşır ve onun bilincinin Animus içinde tek başına var olduğunu öğrenir.
Desmond kendini buradan kurtarabilmesi için şimdiye kadar bağlandığı ataları olan Altair ve Ezio ‘nun anılarını tamamlaması gerektiğini öğrenir. Böylece Desmond kendini Animus ‘tan bir an önce çıkartmak için atası Ezio ‘nun anılarına son bir kez daha erişim sağlar.
Desmond Ezio olarak gözlerini açtığında artık genç Ezio geride kalmış yaklaşık 50 yaşlarında bir Ezio ile beraber hareket etmektedir. Ezio, daha önce ortaya çıkardığı Altaïr’in sırlarını çözmek ve Suikastçı’ların gerçek amacını öğrenmek için Masyaf’a doğru seyahat etmektedir. Masyaf’a vardığında şehrin Tapınakçılar tarafından ele geçirildiğini görür ve Tapınakçılar Ezio’yu öldürmeye çalışırlar. Ezio, başlangıçta Tapınakçı’ların saldırısına karşı başarıyla direnmesine rağmen kısa bir anlığına Altaïr’in silüetini görmesi nedeniyle dikkati dağılır ve yakalanır. Masyaf kalesinde kısa bir süre hapis yatan Ezio asılarak idam edilmek üzereyken kurtulmayı başararak kalenin içine doğru kaçar ve burada Altaïr’in kütüphanesini keşfeder. Kütüphane kapısının açılabilmesi için beş tane anahtar gerekmektedir: anahtarlardan biri Tapınakçılar tarafından ele geçirilmiştir, diğer anahtarlar ise Osmanlı Devletinin başkenti olan Constantinople’de (Istanbul ‘da) gizlenmiştir.
Ezio İstanbul’a vardığında Türk Suikastçıları’nın lideri Yusuf Tazim tarafından karşılanır, ayrıca Süleyman isimli on yedi yaşında bir Türk şehzadesi ile arkadaş olur.
Istanbul ‘da suikastçilerin lideri Yusuf, Ezio’ya kırık Hidden Blade yerine Hook Blade verir.Hook Blade’in şekili kanca gibidir ve tırmanırken daha kolay tutunmasını düşmanlara hareket yapmasını ve atlarken daha hızlı gitmesini sağlar.Ezio anahtarların Niccoló Polo tarafından şehre saklanmış olduğunu öğrenir. Polo’nun eski ticaret dükkânlarını ararken, Sofia Sartor isimli genç Venedikli bir gezgin ve kitap koleksiyoncusu ile tanışır ve ona aşık olur. Daha sonraları Sofia ona anahtarların yerini bulmasında yardımcı olur. Her bir anahtar Altair hakkında anılar göstermektedir bu anahtarları toplarken Desmond Ezio ile olan anılarını, anahtarlar toplandığında ise Altair ile olan anılarını tamamlayacaktır.
Bu arada, şehirde Şehzade Ahmet ve kardeşi Şehzade Selim arasındaki taht çekişmesinden kaynaklı çatışmalardan dolayı kaos hakimdir. Bu çatışmaların arasında, Süleyman Ezio’ya bir Osmanlı Şehzâdesi olduğunu söyler ve o bu kavganın arkasında Tapınakçıların olduğundan şüphelenmektedir. Ezio, Manuel Palaiologos‘un Tapınakçıların da desteğini alarak Osmanlı’yı yıkmaya ve Bizans’ı tekrar kurmaya yönelik bir ordu kurduğuna dair bulgulara ulaşır. Manuel’i öldüren Ezio, Şehzâde Ahmet’in Tapınakçılar’ın gerçek lideri olduğunu ve anahtarların peşinde olduğunu ortaya çıkarır.
Ezio hem taht kavgasında tapınakçıları engeller hem de bu esnada kapının açılması için kalan anahtarları bulmaya çalışır.
Bütün anahtarları toplayıp kütüphaneye giren Ezio burada Altair ‘in iskeleti ile karşılaşır. İskeletin elinde 6. bir anahtar bulunmaktadır. Anahtarı aldığında adı Jupiter olan bir insanüstü varlığın hologramı ile karşılaşır. Bu varlık AC:II ve Brotherhood ‘da tanıştığımız Minevra ve Juno ile aynı ırktandır. Jupiter kendi zamanında ırkının yok olmasına neden olan büyük felaketi engellemek için bir çok önlem aldıklarını, dünyanın farklı yerlerinde farklı hazine odaları oluşturduklarını belirtir.
Kendi dönemlerindeki Güneş patlamasını engelleyemeyen bu ırk, bu dönemde de aynı şeylerin yaşanmaması için New England ‘da bulunan hazine odasına gidilmesi gerektiğini söyler. Bu esnada Animus ‘un içindeki veriler silindiği için Desmon ‘un çıkması ve gerçek dünyaya dönmesi gerekmektedir. Desmond ‘un çıkması için Denek 16 kendini fena eder ve Desmond uyanır.
Artık Desmond ‘un yeni hedefi New England ‘tır. Desmon bir kez daha Animus ‘a bağlanır.
Assassin’s Creed: III (2012)
Assassin’s Creed: Revelations sonucu yaşanan olaylar vasıtasıyla New York ‘a yolu düşen kahramanlarımız takipleri sonucu buldukları bir mağarada ilk medeniyete ait büyük tapınağı bulurlar. Ancak buradaki bir kapıyı açmak için lazım anahtarı bulmak yine Desmond ‘un atalarının anılarını yaşaması ile olacaktır.
Atası Haytham Kenway ‘in anılarını deneyimlemesi gereken Desmond kendini 1754 yılında bulur. Açılışla beraber Haytham, Kraliyet Operasının patronunu öldürür ve ondan tapınağın anahtarı olan madalyonu çalar. Sonrasında ise Amerikan kolonilerine tapınağı bulmak için gönderilir.
Boston ‘da iken Haytham köle tüccarını öldürüp Kaniehti:io adlı bir kadının bulunduğu bir grup Mohawk ‘ı serbest bırakır. Haytham bu kadının adını tam telaffuz edemediğinden Kaniehti:io, Haytham ‘dan kendisine Ziio olarak hitap etmesini ister.
Kaniehti:io Haytham ‘a General Braddock ‘u öldürmesi karşılığından aradığı tapınağı bulması için yardım edeceğini söyler. Böylece Haytham, General Braddock ‘a suikast düzenler ve Ziio ‘nun yardımı ile aradığı tapınağa doğru ilerler. Ziio ve Haytham tapınağı açmayı başaramadığından bir süre burada beraber kalırlar, bu süreç zarfında aralarında romantik bir ilişki geçiren ikili bunun sonucunda Ratonhnhaké: ton adlı oğulları ile aralarında ki bu ilişkiyi sonuçlanır.
Haytham ‘ı sonrasında Charles Lee ‘yi teşkilatına alırken görüyoruz, bu teşkilat toplantısında ise oyunculara Haytham ‘ın bir Assassins tarikatında değil Templar Tarikatında olduğu oyuncular tarafından fark ediliyor. Böylece Desmond ‘un AC:III ‘ de şu ana kadar oynadığı anıları Templar olan atasına ait olmuş oluyor. Sonrasında ise hikayemizin bakış açısı ana karakterimiz Ratonhnhaké: ton’un çocukluğuna yani 1760 ‘lara doğru devam ediyor.
Ratonhnhaké: ton ‘un çocukluk anılarını deneyim ettiğimiz bu perspektifte Ratonhnhaké: ton’un annesi, tapınakçı Charles Lee tarafından yönetildiğine inandığı bir saldırı tarafından köyünde öldürülür. Ratonhnhaké: ton her ne kadar annesinin intikamını almak istese de kabilenin sınırlar dışına çıkması yasak olduğundan intikamını alacağı günü beklemeye koyulur.
Ratonhnhaké: ton bir gün Kabile Reisi tarafından çağırılır. Kabile reisi ona parlak, yuvarlak bir nesne verir ki bu bizim diğer oyunlardan tanıdığımız Apple of Eden ‘dır. Bu nesneyi eline aldığında Ratonhnhaké: ton Juno ile iletişime geçer. Juno ona Suikastçilerin simgesini takip etmesi gerektiğini söyler ve aradığı cevapların orada olduğunu belirtir. Bu sembolü takip eden Ratonhnhaké: ton kendisini Achilles Davenport ‘un malikanesinde bulur.
Eski bir Suikastçi olan Achilles Ratonhnhaké: ton ‘u uzun bir ikna sonucu eğitmeye karar verir. Eğitimlerden sonra Ratonhnhaké: ton ‘un kolonilerde rahatça gezmesi için kendisine “Connor” ismini verir. Boston’da malzeme ararken Connor, Boston Katliamı’nı kışkırttığı için Tapınakçılar tarafından suçlanır. Sonraki yıllarda Connor, Vatanseverler ve İngilizler arasındaki Devrim Savaşı’nda birkaç Tapınakçı öldürür ve yardım eder. Bu esnada babası ile tanışan Connor, haydut bir Templar ‘ı avlamak için babası ile geçici bir ittifak oluşturur.
Daha sonra Haytham, George Washington’un Connor ‘ın kabilesi de dahil olmak üzere birkaç yerli nüfusu yerinden etme planını (soykırım) detaylandıran bir mektubu ortaya çıkarır. Haytham ayrıca Connor’ın annesinin hayatına mal olan saldırının aslında Yedi Yıl Savaşı sırasında Washington tarafından verilen emirle ortaya çıktığını kanıtlar.
Connor, Washigton ile ve ondan gerçeği bir süre saklayan babası ile bağlarını tamamen kopartıp köyüne geri döner. Köyüne geri döndüğünde köyde yaşanan olaylar sonucu çocukluk arkadaşı Kan’tó: kon ‘u durdurmak için onu öldürür.
Bu arada Desmond, Templar Daniel Cross onları alamadan Temple’ı etkinleştirmek için gerekli olan Manhattan ve Brezilya’dan güç hücrelerini almak için Animus’tan ara sıra uyandırılır. William son hücrenin peşine düşer, ancak Tapınakçıların modern cephesi Abstergo Industries tarafından ele geçirilir. Desmond tesise saldırır, Cross’u ve Warren Vidic ‘i öldürür,babasını kurtarır.
Connor yaptıklarının sonucunu gördükten sonra Suikastçiler ve Tapınakçılar arasında ortak yol bularak barışı sağlamak ister. Ancak Haytham ‘ın planları bu yönde değildir. Yaşanan olaylar sonrasında Connor ve Haytham bir kez daha karşı karşıya gelir, Haytham ‘a göre barış yalnızca baskıcı bir kontrol ile sağlanabilirdi ancak Connor buna karşıydı. Bu fikir karşılıkları sonucunda iki taraf kılıcını çeker ve Connor Haytham ‘ı öldürür. Ardından Connor, Haytham ‘ın başa geçirme planı olduğu Lee ‘yi öldürür ve anahtarı onlardan almış olur.
Connor köyüne döner ve Apple of Eden vasıtasıyla Juno ile iletişime geçer. Juno, Connor ‘dan anahtarı Aşil’in oğlu Connor Davenport’un mezarına gömmesini ister.
Artık anahtarın günümüzdeki yerini öğrenen Desmond ve ekip arkadaşları anahtarı alır ve Tapınağın (mağaranın) içindeki odalara erişir.
Desmond ve arkadaşları tapınağın içerisine doğru hareket ettiklerinde Juno, Desmond ‘a sunakta bulunan şeye dokunmasını ister. Desmond ‘un sunakta bulunan cisime dokunması halinde dünyanın kurtulacağını ancak Desmond ‘un hayatını feda etmesi gerektiğini söyler. Desmond bunu yapmaya hazırdır ancak o sırada Minevra gelip onları durdurur.
Desmond ‘un sunağa dokunması halinde Juno ‘nun serbest kalacağını ve insanlığı köleleştireceğini anlatır. Ancak dokunmadığı taktirde yok oluş kaçınılmazdır.
Minevra ne kadar Juno ‘nun serbest kalmasının insanlık için yok oluştan daha kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışsa da Juno, Minevra ‘dan eğer Desmond sunağa dokunmazsa neler olacağını Desmond ‘a göstermesini ister.
Minevra her ne kadar bir insanın bunu anlayamacağını düşünse de Desmond ‘un ısrarı ile ona geleceği gösterir.
Desmond ve arkadaşları, felaketten sonra insanlığı tekrar toplamaya çalışır ve bu esnada Desmond bir “Mesih” şekline bürünür. İnsanlık onun varlığında her ne kadar refaha kavuşup toparlanma sürecine girsede Desmond öldükten sonra insanlık tarihinin en karanlık ve kaybolmuş dönemine girecektir.
Bunu gören Desmond kararını verir “Her ne kadar Juno ‘nun serbest kalması bir felaket olacaksa olsun, insanlık onu durduracaktır.” diyerek sunağa dokunur.
Desmond ‘un sunağa dokunmasıyla dünyanın her yerinde görülebilen kuzey ışıklarına benzer auralar oluşur ve dünyanın her noktasından volkanik, sismik aktivite haberleri gelir. Dünya yok oluştan kurtulmak için ağır bir yara alacaktır. Bu esnada Desmond hayatını feda eder ve Juno serbest kalıp tapınaktan uzaklaşır.
Assassin’s Creed III: Liberation (2012)
Assassin’s Creed III: Liberation, Louisiana ‘da Fransız ve Hint savaşının sonlarına doğru Fransa ‘nın yenilgisi ile New Orleans şehrinin İspanyol hükümetine geçmesiyle başlıyor.
Şehirde yaşayan vataşdaşlar İspanyol kontrolüne geçen şehirin durumu için endişe duyarken 1765 ‘de Jean-Jacques Blaise d’Abbadie, New Orleans valisi olarak kalmak için TapınakçıRafael Joaquín de Ferrer ile bir görüşme yapar.
Bu olay sonrasında valinin evine sızan suikastçimiz Aveline de Grandpré tarafından ortaya çıkarılır. TapınakçıRafael Joaquín de Ferrer bu olaydan sonra suikastçiler arasından Tapınakçılar tarikatına geçmeyi planlayan Baptiste adında bir suikastçi ile anlaşma yapar. Baptiste, yakın zamanda ölen François Mackandal ‘ın davasına takipçi çekmek için görevlendirilir.
Bu planla New Orleans ‘ın soylularını zehirlemeyi vew Louisiana Bayou ‘daki kaçakçılık operasyonlarının kontrolünü ele geçirmenin yanı sıra asıl amacı Aveline ‘nin akıl hocasını Suikastçi Agaté ‘yi saf dışı bırakmaktı. Ancak Aveline Bapriste ve takipçilerinin planını anladığında Tapınakçıların planı suya düşmüş oldu.
1 yıl sonrasında Tapınakçı Antonio de Ulloa, İspanyol valisi olarak hizmet etmek için New Orlens ‘a gelir. Ancak, bölgenin kontrolünü Fransız yetkililere bırakıp Fransız bayrağının şehirin üzerinde kalmasına izin verir. 2 Yıl sonrasında sıkı ticaret kısıtlamaları getirip, gizli bir köle ticari başlatır. Bu köle ticareti ile köleleri, Meksika ‘da bulunan bir Tapınakçının çalışma alanına taşıyıp iş gücü olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Bu olayların açığa çıkmasıyla beraber Fransız yetkilileri ve New Orleans vatandaşlarının isyanını ateşlemiş olur.
Bu olaylar ile beraber Agaté, Aveline ‘a New Orleans’ taki Tapınakçı varlığını ortadan kaldırmasını ve Ulloa ‘ya suikast düzenlemesini söyler.
Bu olaylardan sonra Aveline, Ullao ‘nın arabasını pusuya düşürüp kölelerin Chichén Itzá ‘ya götürüldüğünü araba içerisinde bulunan Ullao ‘dan öğrenir. Aveline Ullao ‘nın hayatını, Tapınakçı belgelerinde ki şifreleri çözmek için kullanılan bir lens ve onu Chichén Itzá’daki Tapınakçı çalışma alanına götüren bir harita karşılığında bağışlar. Aveline ‘nin bu merhameti, ustası Agaté ‘yi sinirlendirir ve öğrencisine karşı olan güvenini yerle bir eder.
Aveline, Agaté ‘nin emirlerine karşı gelip köle kılığında Meksika ‘ya Chichén Itzá ‘da bulunan Tapınakçıların çalışma alanına gider. Burada Aveline annesine benzer şekilde tarif edilen bir kadın olan Jeanne ‘nin, Chichén Itzá ‘da bulunan görev listesinde fark eder. Tapınakçıların çalışma sahasında iyice araştırma yapılan Aveline Jeanne ‘nin günlüğünde bir sayfada Cenote yakınlarında bir kalıntı ve bu kalıntıya ait bir haritaya rastlar.
Bu ipucunu takip eden Aveline, Kehanet Diski olarak bilinen bir cihaz olan eserin bir parçasıyla birlikte ilk medeniyetlerin kalıntılarıyla dolu eski bir odaya rastlar.
Aveline ‘nin odada eseri almasından kısa bir süre sonra Tapınakçılar ve başlarında çalışma sahasını denetleyen Ferrer hazine odasına girer. Ancak Aveline bu odadan kaçmadan önce askerleri ve Ferrer ‘i öldürür. Tünellerden çıkan Aveline, tünelin sonunda annesi ile karşılaşır.
Ancak Jeanne kızının yetenekli bir Suikastçi olduğunu farkeder ve Agaté ‘nin onu öldürmesi için kızını ona karşı kullandığını düşünür. Kızı Aveline ‘yi Kehanet diskinin asla Agaté ‘ye ulaşmaması gerektiğini söyleyerek oradan uzaklaşır.
Aradan geçen iki yılın ardından Aveline, İspanyol kontrolünün güçlendiği New Orleans ‘a döner ve burada kendisi gibi suikastçi olan arkadaşı Gérald Blanc ile görüşür. Görüşme sonrasında birinin İspanyol askerlerine rüşvet sağlayıp onları kontrol ettiğini öğrenir. Aveline araştırma yaptıktan sonra adamın Vázquez adında Bayou ‘nun kontrolü ele geçirmek için İspanyol askerlerini kontrol eden biri olduğunu öğrenir.
Vázquez Bayou ‘da bulunan kaçakçılık operasyonlarını kontrol ederek Agaté ‘nin yerini öğrenmeyi amaçlamaktadır. Aveline, Vázquez ‘in Louisiana ‘da bulunan tapınakçıların başı, Ferrer ‘in “Company Man” olarak bahsettiği kişi olduğunu düşünür.
Aveline bunları öğrendiğinde ustasının yanına geri dönüp olanları ve ustasını bekleyen tehtidi ona açıklar.
Ustası Agaté, İspanyol askerlerini korkutmak ve görevden uzaklaştırmak amacıyla Aveline Voodoo gücünü kullanmasını ister. Aveline, üflemeli borusunu kullanarak birkaç İspanyol askerini zehirler ve geri kalan askerleri onların lanetlendiğine inandırarak Bayou ‘dan kaçmalarına neden olur.
Kısa bir süre sonra Aveline Chichén Itzá ‘ya geri döner ve burada annesi ile görüşüp onunla barışır. Annesi onu kalan parçaları bulması için nereye gitmesi gerektiğini söyler. Aveline daha sonra Canote boyunca ilerler ve Kehanet Diskinin son parçasını alır. Döndüğünde annesine New Orleans ‘a geri dönmeye ikna etmeye çalışır. Ancak annesi artık Tapınakçı etkisinden kurtulmuş olan topluluğa geri katılmak istemediğini ve yaşananları geride bırakmak istediğinden gelmeyeceğini söyler.
Aveline bu olaylardan sonra tekrar New Orleans ‘a döner ve köleleri serbest bırakmak için çalışmalarına devam eder. Aveline ‘nin yaptıklarından haberdar olan üvey annesi Madeleine de L’Isle, ondan George adlı bir kölenin kuzeye kaçmasında yardım ister. Aveline, Bayour ‘dan George ‘nin geçebileceği güvenli bir geçit bulur ve ona bataklığa kadar eşlik eder. Burada kaçakçı müttefikleri Élise Lafleur ve Roussillon ile tanışır ve Amerikan Devrim Savaşında savaşan Amerikan Vatanseverlerine yardım ulaştırmalarında onlara yardım eder.
Şehire döndükten sonra Aveline, Vázquez ‘in orada olacağını düşünerek valinin balosuna kılık değiştirerek katılır. Burada davetliler ile konuştuktan sonra Vázquez ‘in yerini belirleyip onunla dans etmesini istediğini söyledikten sonra beraber dans için kalktılar. Aveline, Vázquez ‘i dans sonrasında çekiciliğini kullanarak ıssız bir köşeye çekip öldürdü. Ancak Aveline, Vázquez ‘in öldürdükten sonra “Company Man” takma adlı aradığı kişinin Vázquez olmadığını öğrenir.
Bu olayların üstüne Aveline, babasının vefadı ile ikinci bir şok yaşıyarak ümitsizliğe düşer. Ancak görevini tamamlamalı ve “Company Man” ‘in kimliğini açığa çıkartmalıydı. New York sınırında “Company Man” için çalışan bir tapınakçı olduğunu Gérald ‘dan duymasıyla Aveline tekrar harekete geçer. Aveline, New York ‘da bulunan tapınakçının Davidson olarak adlandırıldığını öğrenir ve 1777 ‘de kuzeye doğru yol alır. Kuzeye geldikten sonra, kuzeydeki İngiliz Kolonilerinde tapınakçılarla savaşta olan Connor, Kanien’kehá:ka ile yolları kesişir.
Aveline ve Connor, Davidson ‘un bulunduğu kaleye doğru beraber giderler. Connor korumaların dikkatini dağıtırken Aveline içeriye gizlice girer. Ancak burada gördüğü manzara hiç beklediği gibi değildir. Takma ismi Davidson olan kişi, Aveline ‘nin kuzeye kaçmasına yardım ettiği köle George ‘dir. George bu durumu fırsat bilerek kaçmaya çalışır ancak Aveline kaçmasına izin vermez. Aveline, George ‘yi sorgular ve ondan “Company Man” takma adlı kişinin üvey annesi Madeleine de L’Isle olduğunu öğrenir.
Aveline, üvey annesi ile yüzleşmek için Louisiana ‘ya döner. Ailesinin malikanesine gittiğinde üvey annesi ile konuşur ve üvey annesi bunları kabul eder. Madeleine, Aveline’ye hayatını gizlice manipüle ettiğini, onu Tapınakçı Düzeni’ne katılmaya hazırladığını ve ortak bir hedefi paylaştıklarına inandığını açıklar.
Bu olaylardan sonra Aveline Bayou ‘ya gider ve ustasına her şeyi anlatır. Ancak ustası Agaté, Aveline ‘nin tapınakçılardan yana olduğunu düşünerek ona saldırır.
Assassin’s Creed: Liberation (2012) Devam
Çıkan kavga sonucunda Aveline ustasını alt eder ve ustasının güvenliği için onun acilen Louisiana ‘dan ayrılması gerektiğini söyler. Ancak Agaté bunu aşağılanma olarak görür ve ölmeyi tercih eder. Bunu fark eder Aveline ne kadar hızlı davransa da engel olamaz ve ustası kendisini aşağıya atarken sadece onun kolyesini yakalamayı başarır.
Agaté ‘nin ölümünün ardından Aveline, bu durumu Tapınakçıların arasına girip onlar içeriden yok etmek için bir fırsat olarak gördü. New Orleans ‘a döndükten sonra Sait Louis Katedrali ‘ne gitti ve Agaté ‘nin kolyesini üvey annesi Madeleine ‘ye taktim eder. Bu kolyenin tapınakçılara olan bağlılığını simgeleyeceğini söyleyen Aveline üvey annesi tarafından tapınakçılar arasına alınır. Aveline daha sonra, Madeleine’in bir sunak üzerine yerleştirdiği ve yarıları bir bütün halinde birleştirdiği Kehanet Diskinin iki yarısını ona verir.
Diskleri alan Madeleine, gördükleri karşısında bir şey anlamadığı için hayal kırıklığına uğrar ancak bu esna Aveline için kaçırılmayacak bir fırsattır. Katedralin içerisindeki tüm tapınakçıları ortadan kaldırır ve Kehanet diskini geri alarak üvey annesi Madeleine ‘yi öldürür.
Katedralin içerisinde yalnız kalan Aveline, Kehanet disklerinin yerleştirildiği sunağa bir zamanlar annesine ait olan boynunda taşıdığı madalyonu bağlayarak İlk uygarlık zamanında bir mesaja ulaşır. Bu mesajda Havva ‘nın Insan – Isu savaşı sırasında ki isyanın lideri olarak seçilmesini görür.