Victoria II Guide

how to new vegas for Fallout: New Vegas

Victoria 2 “kıymetli metal” değerinde öğütler

Overview

Victoria 2ye henüz başlayanlar ve oyun hakkında orta düzey bilgisi olanların çok faydalanacağı,eski toprakların önerilerine açık olduğum etkili ve değerli tavsiye ve açıklamaların yer aldığı rehber.

1836 yılının siyasi iklimi

Başladığımız yıl 1836. Sanayi devrimi ile gelişmiş emperyalist ülkeler ile geri kalmış ülkeler arasındaki fark uçurum olmuş halde. G8 ülkeleri bir yandan teknolojiyi takip edip ülkesini bilimde ileri götürürken öte yandan sahipsiz toprakları kolonileştiriyor yada geri kalmış ülkeleri sömürge haline getirip akılalmaz bir hız ile tüm dünyaya yayılırken,G16ya giren en gelişmiş ikincil ülkeler (bölgesel güçler B8) yükselmek için kendinden güçlü müttefikleri kullanıp dünyaya yayılıyor ve gerektiği zaman müttefikleri uğruna dünyanın öbür ucunda kan dökmeyi ve kanının dökülmesini göze alıyor.

Başlangıçta ABD hariç tüm G8 ülkeleri Avrupa kıtasında ve bu o kıtanın kanla sulanmasına sebep olsa dahi bu ülkelerin emperyalist olması hasebiyle savaşlar asla tek bir bölgeyle kısıtlı kalamıyor. Sınırdaş iki Avrupa ülkesinin savaşı eş zamanlı olarak Güney Amerika,Pasifikler yada Hindistanda geçebiliyor.

Dünyada en çok toprağa sahip ülke döneme adını veren kraliçe Victoria’nın ülkesi İngiltere. Avrupada milliyetçi isyanlar baş gösterirken,sosyalizmin ortaya çıkışı kentlerde proletaryanın yükselişini beraberinde getirdi. Siyasi birliğini geç tamamlayacak olan Almanya ve İtalya pastadan pay almak için güç birliğine gitmeye sıcak bakıyor.
Sanayi devrimi o güne dek görülmemiş silahları ve tabi bu silahların yaratacağı cehennemi getirdi. Artık tüm ülkeler şu gerçeğin farkında:
Barış istiyorsan savaşa hazırlan!
(Si vis pacem para bellum)
-Roma atasözü

En değerli güç: Diplomasi

Diplomasi oyunda her şey demek. Askerin çok olursa,teknolojin iyi olursa muazzam muvaffakiyetlere erişmen işten bile değil fakat senden hem sayı hem nitelik olarak zayıf bir ülkenin müttefikleri ile sana kan kusturması bu işin bir ekip işi olduğunu gösteriyor.

Toprak zaptederken sadece dış düşmanları değil,iç düşmanları da unutmayın. Başkentinizi 1 yıl isyancılar elinde tutarsa rejiminiz değişir,geri dönüşü olmayan bir yola girebilirsiniz.

Başlangıç için müreffeh bir ülkeyi tavsiye ederim. Savaştan uzak durabilecek ve zengin/gelişmiş bir ülke ile oyunun dinamiklerini anlamak mühim. Fakat milliyetçi duygularla “Osmanlıyı alıp dünyayı dümdüz edeceğim!” dememek için bir sebebiniz yok. Osmanlıyı alıp iyice bir suyunuzu sıktıklarında yeni kariyerinizde tavsiyeme uyar ve oyunu öğrenmeye başlarsınız. Şu ülkeler başlangıç için idealdir: İsveç (Sweden),Bavyera,Belçika,Sicilyateyn(Two Sicilies). Güçsüz yada zor durumda ülkelerin yanı sıra en güçlü ülkelerde oyunu ve rakiplerinizi gereğinden fazla küçümsemenize yol açacağı için sakıncalı. Yukarıda tavsiye ettiğim ülkeler dar alanda yoğun gelişmişliğe sahip. Ne Rusya-Brezilya gibi uçsuz bucaksız topraklarda uğraşacaksınız,ne İngiltere gibi dünyanın yarısını elinde tutan ve kalanın yarısıyla müttefik bir devletle at koşturacaksınız,ne Fransa gibi burjuvanın eliyle hiçbir şey yapmadan zirveye çıkan bir ülke olacaksınız,ne de Osmanlı gibi üzerine ölü toprağı dökülmüş kocamış bir kurt ile yeni yetme devletlerle yada tepenizdeki şeytan ile uğraşacaksınız.

Stratejiler ülkeden ülkeye değişir. Her ülkede aynı stratejiyi uygulamak daha da kötüsü hiçbir oyunda strateji uygulamadan bodoslama oynamak oyunun zevkini bitirir. Hayalgücünüze kalmış olmakla beraber gerçekten savaşıyor gibi hissetmek,yenilgilerden sonra tedirgin olup zaferle coşmak kısacası oyunu “yaşamak” aldığınız zevki doruklara çıkaracaktır şüphesiz.

Strateji derken?
Stratejiyi genel anlamda hükümdarı olduğunuz devletin gelecek planlamasını yapmak; dostu düşmanı,ekonomik,siyasi,kültürel,askeri çeşitli seçenekleri belirlemek olarak anlamlandırabiliriz. Örneğin Fransa ile “İsviçreyi zaptetmek mi yoksa bizim etkimizde bir hükümet kurmak mı daha mantıklı? Seküler bir devlet mi olmalı yoksa katolikliğin bayraktarlığı yapılıp haçlı ruhu mu canlandırılmalı? Batı Afrikaya mı yoğunlaşılmalı yoksa Uzakdoğuya mı açılmalı? Deniz kuvvetlerine mi yoğunlaşılmalı yoksa Avrupada ilerlemek için kara kuvvetleri mi desteklenmeli? Militarist mi olmalı yoksa barışçı bir politika mı izlenmeli? Liberal bir politika mı yoksa muhafazakar-totaliter bir politika mı? 1000 yıllık düşmanımız İngiltere ile Almanyaya karşı ittifak mı kurulmalı yoksa Almanlar ile İngilizlere karşı bir ittifak mı cazip? ” gibi sorular cevaplandığı takdirde devletin politikası az çok belli olmuş olur.

Unutulmaması gereken şey politika dürüstlük içermez. Geçmişe göre karar vermek ve o karar için ısrar etmek acı tecrübeler yaratacaktır. Sırf bir dönem dostunuz olduğu için değersiz bir ülkeyi sonsuza dek savunamazsınız. Ülke çıkarı kalan her şeyin üstündedir. Bu sebeple 1 ay önce omuz omuza savaştığınız dostunuz bir çok ülkenin saldırısına maruz kaldıysa sizin için önemine göre onun yanında olun. Eğer değersiz bir ülkeyse müttefikliği iptal edip ona sizde saldırın. Çünkü unutmayın ülkeler arası dostluklar geçicidir. Uğruna yarım milyon askerimin kanlarıyla Avrupayı 30-40 yıl boyunca oluk oluk suladığı, milyonlarca düşman askeri ile savaştığım Polonya: Almanlardan aldığım bir toprak için tüm diplomatik ilişkileri kesti. O topraklarda Lehlerin yaşadığını söyleyerek 40 yıla yakın sürede Hollanda,İngiltere,Almanya,Avusturya,Osmanlı,Rusya ile onun için savaştığım günleri tek kalemde sildi. Kısacası devletlerarası arenada Vefa sadece bir semt adı olarak kalsın. Kimseyle çıkarınız dışında ilişki kurmayın.

Oyunda müttefik olmak için basit bir toplama işlemi mevcut. Bir ülkeye ne kadar çok benziyorsanız o kadar kolay müttefik olursunuz. Kısaca bahsetmek gerekirse benzer rejim,hükümeti kuran parti ideolojisi,aynı kıtada bulunmak,hiyerarşik ilişkiye sahip olmak,iki ülke arası iyi ilişkiler,iki ülke arasındaki ihtilaflı toprakların olmaması,taraflardan birinin diğerine tehlikeli derecede yakın ve güçlü olması,taraflardan birinin askeri olarak çok üstün olması,tarafların ortak düşmanlara sahip olması gibi durumlar müttefik olmak için ihtimalleri arttıran etmenlerdir.

Etki alanına eklemek (add to sphere) ise bir ülkenin hükümetini ele geçirmek anlamına yakındır. Etki alanınızdaki devlet diplomatik olarak size bağlıdır. Devlet siyasi arenada büyük oranda bağımsızdır fakat ekonomik ve askeri olarak etkisine girdiği devletin yanındadır. Örnek vermek gerekirse Rusya Sırbistanı etki alanına aldığı zaman Sırbistanda üretilen kömürler ilk olarak Rusyaya,ardından dünyaya sunulur. Etki altına giren devlet tam rekabet koşullarından yoksun olduğu için hiyerarşik amir olan devlet ekonomik olarak kazançlı çıkar. Bir ülke Rusyaya saldırdığı durumda -tabi eğer böyle bir şey mümkünse- Sırbistan genelkurmayı Rus subayına dönüşür. Sırbistan gelen saldırı karşısında Rusyanın yanında savaşmakla mükelleftir. Tersi durumda Rusya bir ülkeye saldırırsa bazı etkenler (ateşkes gibi) yüzünden Sırbistan savaşmayabilir fakat amirine gelen saldırılarda her zaman savaşır.
Etki alanına sadece süper güçler ekler ve başka süper gücü etki alanına ekleyemezsiniz.
Etki alanına “etki alanına ekle” savaş sebebiyle yada diplomasi sekmesinde o ülke ile ilişkileri geliştirme seviyesi arttırılarak yapılabilir. (Sol alt kısımda, ülke adının sağında bulunan 3 basamaklı kutucukların seviyesi ilgili ülke ile ilişkileri gösterir. 3.seviyede olan bir ülke ile 50 puanlık bir yakınlık sağlanırsa Samimi,sonraki 50 puan ile Dost daha sonra 100 puan ile Etki alanı lideri olunur. Bu puanın seviyesi diplomasi sekmesinde sağ üst tarafta ülkelerin detaylarının altında konumlanmıştır.)

Fetih (annex) bir devletin işgal edilmesine ve gelecek zamanlarda asimilasyonuna olanak verir. İşgal edilen alan her bakımdan sizin olur. Gelecekte işgal ettiğiniz ülkenin milliyetçileri ayaklanabilir yada büyük bir devlet gövde gösterisi amacıyla ve özgürlük getirmek için o devletin bağımsızlığı için size savaş açabilir. Bölgede tansiyon yüksek olur özellikle ulus bilincine sahip bir toplumu elde tutmak zordur. Fetih sayesinde ilerleyen yıllarda halk yeni devleti kabullenir ve bölgede tansiyon normale döner. Sadece tek bölgesi olan medeni devletler ile herhangi bir sayıda bölgeye sahip medenileşmemiş bölgeleri tek savaşta fethedebilirsiniz. Bunun için düşmanın tüm toprakları işgal edilmeli.

Himayeye alma bir devleti daha az kötü şöhret ile ele geçirmektir. Gelişmemiş bir devleti ele geçirip asimilasyon uygulamazsınız. Diğer topraklarınızdan pek bir farkı olmaz.

Bölge isteme medeni bir devletten bir toprağını isteyerek savaş başlatmaktır. Fetihte olduğu gibi asimilasyon yapılabilir.

Koloni isteme gelişmemiş bir ülkenin bir toprağını yada gelişmiş ülkenin sahip olduğu gelişmemiş Afrika,Asya,Uzakdoğu,Pasifikler gibi yerlerde bulunan topraklarını istemektir. Bölge istemeden en önemli farkı: Koloniler katıldığı yeni ulusla eşit haklara sahip olmaz ve bu topraklara fabrika kurulamaz. Hammadde olarak yararlanılabilir,bir müddet gelişimi sağlanan koloniler ulusun bir parçası olarak bölge ilan edilebilir.

Uydu/dominyon devlet bünyenizde bulunan bir devlete bağımsızlık tanıdığınız takdirde o devlet süper güç olmadığı takdirde içişlerinde bağımsız ama dışişlerinde size bağlı bir devlet olacaktır. Örnek vermek gerekirse Osmanlı Eflak arasındaki ilişki uyduluk ilişkisidir. Eflak topraklarında Rumen bayrakları dalgalandıran, Rumen yöneticilere sahip,Rumence konuşan bir Rumen toprağıdır fakat dünyada onu Türk elçiler temsil eder. Bunu günümüzde federasyon sisteminde görebiliriz. Çeşitli sebeplerle uyduluk verebilirsiniz. Uyduluk vermek bazen o toprakların tam hakimi olmaktan yararlıdır. Örneğin Hırvatistan çeşitli hükümdarlıklarımda bana dev Avrupa güçlerinden daha yararlı oldu.

Yönetim tavsiyeleri

Oyunda mevcut dünya görüşünüzü en aza indirmeye çalışın. Liberal kimliğiniz yüzünden geri kalmış bir tarım ülkesinde gümrük vergisini sıfıra indirmek ülkenin başta sanayi olmak üzere ekonomisinin tamamına yakınını Batılı devletlere teslim etmeye eş değerdir. Öte yandan nüfusun %99u katolik bir ülkede kiliseye yardım yapmamak,seküler yada ateist kararlar almak halkı öfkelendirir.

Ne kadar totaliter olacaksanız halkı o kadar az eğitin. Eğitimsiz insanlar sefalete daha kolay katlanır. Onlar için 60 yıl kesintisiz savaşmak önemli değildir,bir parça ekmek verildiği takdirde en büyük dostunuz olurlar. Fakat aydın bir ülke için eğitim her zaman %100 sübvanse edilmeli.

Kötü şöhret (infamy) denen sayı diplomatik arenadaki yaptığınız saldırganlıkların toplamıdır. Saldırganlık puanı yine halkın sizin saldırganlığınıza verdiği tepkidir. Bilinç puanı ise halkın isyanda örgütlenmesi için önemli bir rol oynar. Sık savaş yapmak halkı öfkelendirir. Bilinçli,eğitimli bir halkı totaliter bir rejimle yönetmek isyana teşvik eder. Çeşitli uluslardan oluşan bir imparatorluğun hükümdarıysanız yeterince refah sağlayamazsanız yerel liderler seve seve sağlayacaktır. Tabi bunu daha çok çalışarak değil mermiler ile sağlamak isteyeceklerdir.

“Süngüler ile ülkeleri zaptedebilirsiniz fakat onun üzerine oturamazsınız.”
-Napolyon Bonapart


Ele geçirdiğiniz toprakları yönetmek için iki yolunuz var. Öncelikle belirteyim toprak zaten size aitse yani o toprakta meşru sayılıyorsanız halk zaten yadırgamayacaktır. Fakat Irak ile demokrasi getirmek adına ABD’nin Florida bölgesini işgal ederseniz halk bunu yadırgayıp terör eylemlerine başvurabilir.
-Bölgede baş kaldıranın başı kesilir,keskin asimilasyon politikası uygulanırsa,size sıkılan bir mermiye cevabınız yüz binlerce ton mermi olursa halk boyun eğecektir. Kanlı ama uzun vadede geçerli bir yoldur.
-Bölgeye gereken özgürlükleri verirseniz -özerklik,asimilasyonu reddetmek,bölgeyi tanımak- bir dost kazanmış olur olayı kansız çözersiniz. Fakat gelecekte bağımsızlık ilan etmek,varsa ait olduğu devlete katılmak çok zor değil. Yani sorunu ertelemiş olursunuz ulusun bilincini yerinde tutarak.

Din adamlarını eğitim için kullanıyoruz. Yukarıda belirttiğim üzere ne kadar agresifseniz o kadar eğitim seviyesi tercih edin. Bürokratları ise hep yüksek tutun. Ülkede asayişi sağlamak için valilere ve diğer yerel sorumlulara destek vermelisiniz. Aksi halde beş kat yüksek nüfusa sahip olduğunuz bir devlet sizden kat kat yüksek sayıda bir orduyla gelirken,sizin topraklarınızda isyancıların hakim olduğunu görür. Otoriteniz ne kadar yüksekse o kadar güçlüsünüzdür.

Dikkat edilmesi gereken bir noktada asilmilasyon oranını askerlerin arttırdığıdır. Örneğin Mançuryada Rus nüfusunu artırmak isteyen bir Rus Çarı bölgeye Rus askerini intikal ettirebilir. Fakat bu işin püf noktası “Rus olan Rus askerini bölgeye yönlendirmek”dir. Çek,Leh,Ukraynalı bir askeri bölgeye gönderirseniz bölgede Rus bayrağı dalgalanmaya devam eder ama nüfus Rus değil Leh,Ukraynalı,Fin yada Türk olur.

İstiklalin muhafızları: Ordu

Ordu bir devletin varlığını yada gücünü belirleyen en temel etmenlerden biridir. Ordunun önemi tarih boyunca büyük olmakla beraber,ateşli silahların savaşın temeline oturduğu günlerden itibaren ordunun niteliği niceliğinden önemli hale gelmeye başlamıştır. Düzenli orduların meydana çıkmasıyla artık savaş zamanı tüccarlık,çiftçilik,madencilik mesleğini bırakıp orduya katılan deneyimsiz yoksul halk yerini yalnızca savaş için var olan ve kan kokan ölüm meleklerine bıraktı. Oyuna başlangıç yılı ise Napolyonun tüm Avrupayı darmadağın,dengeleri tarumar ettiği 19.yüzyılın ilk çeyreğinden kısa süre sonrası olan 1836 yılı. Artık başta Avrupalı devletler olmak üzere dünyanın bir çok devleti ordunun değerini daha iyi biliyor.

Ordu demek sıradan bir oyun edasıyla sonsuz basılan piyadeler/süvariler demek değildir. Ordular ne kadar ahenkli olursa,ne kadar düzenli olursa o kadar başarı elde edilir. Orantısız derecede güçlü olduğun bir devleti mağlup etmek kolay olabilir. Peki ya eşit güçte yada senden güçlü bir devleti mağlup etmek?

Bu durumda kazanmak için 2 seçeneğimiz var;
1)”Kalem kılıçtan keskindir” deyerek diplomasi yoluyla yani masada kazanılan asgari ölçüde kan dökülen mürekkeple damgalanmış bir zafer,
2)”Kalemin kılıçtan keskin olduğunu iddia edenler hayatında makineli tüfek görmemiş anlaşılan” deyerek kan ile yazılan bir zafer.

Tabi kriz durumları dışında hiç kan dökülmeden zafer kazanmak çok zor. Genelde sadık müttefikleriniz ile omuz omuza savaşacaksınız. Sizden güçsüz ama yürekli müttefikler ya da sizden güçlü ve vefalı müttefikler ile mücadele edip düşmanları mağlup edeceksiniz. Burada roller değişebilir siz “sadık müttefik” olup sizin kavganız olmayan bir duruma dahil olabilirsiniz. Bu mücadeleye giriş için tavsiyem: Mutlaka çıkar sağlayacağınız durumlarda savaşa müdahil olmaktır. Her zaman toprak kazanmak değildir çıkar sağlamak. Örneğin Kuzey Alman Federasyonu Avusturya ile savaşa giriştiğinde Fransa olarak yapmanız gereken Almanların güçlenmesini engellemek için ikinci bir cepheyi açıp Avusturyanın kazanmasını, hiç yoktan statükoyu sağlamak olmalı. Aynı şekilde K.A.F. Fransadan Alsas-Loreni (fr.Alsace-Lorraine al.Elsaß-Lothringen) almak üzereyken Rus Çarı olarak size düşen “aferin kuzen kur Almanyayı Varşovada oturup iki tek atalım sonra” demek yerine “Ordular ilk hedefiniz Ren nehridir,ileri!” demek olmalı.

Ordu kurarken düzene dikkat etmek gerekir. Ordunuzda istihkamcı süvari piyade -özellikle nitelikli piyade- ve topçu muhakkak bulunmalı. 20.yüzyıla girerken oluşturabileceğiniz tanklarla Avrupada aşılmadık siper ezilmedik miğfer bırakmaz,savaş uçaklarıyla piyadelerinizi kollarsınız. Ortalama 10 piyade 2 istihkamcı 3 topçu 6 süvari gibi bir ordu -ki buna sadık kalmak zaruri değildir,bir orduyu tıkladığınızda sol tarafta onun özellikleri içinde işgal oranı ve keşif oranı yazar,eksik birimleri ona göre takviye edersiniz.- kurabilirsiniz. 1 tugaylık 30 ordu yerine iyi kumandanlı 30 tugaylık 1 orduyu tercih edin. Ordularınız bölgesel olarak dağılırsa isyanlara daha kısa sürede müdahale edebilirsiniz. Örneğin Osmanlı olarak askerleri Balkanlar ve Doğu Anadoluyu merkez alacak şekilde dağıtmalı böylelikle isyanlara ve tabi Ruslara hızlı müdahale edilir.

Ordu kurmak kadar önemli olan şey onu yönetmektir. Sadece siyasi haritayı kullanmayın,arazileri savaşta kullanmak çok önemli bir avantajdır. Çöl,dağ,bataklık gibi alanlara hücum etmek ile ovaya hücum etmek arasında çok büyük farklar vardır. Özellikle denk kuvvetlerin savaşını etkileyen en önemli şeyler subaylar,lojistik destek ve bölge türüdür.

Kritik bölgelere kale kurmak o bölgeyi elde tutmak için çok iyi bir önlemdir. Osmanlı örneği için Rusya ile olası bir savaş için Doğu Anadolu ve Dobruca (Romanya tarafı Varna’nın üzeri) bölgelerine kale kurmak önemlidir. Düşman askerinin bölgeyi zaptetme süresi artarken kayıpları da o oranda artacaktır. Sivas’a bitkin bir vaziyette geldiğinde Osmanlı ordusu Kafkaslara doğru Rusları püskürtecektir. Coğrafyadan,teknolojiden,müttefiklerden yararlanmadan Rusları yenmek için Baltacı Mehmet Paşanın dirilmesi lazım sanırım.

Donanma oyunda her şey olmasa da çok şeydir. Kudretli bir donanması olan ülkeye hiç kimse dokunamaz. Geminiz varsa dünyanın tüm noktalarına ulaşıp o noktayı savunursunuz. Özellikle ada topraklarınız için donanma vazgeçilmezdir. Savaş gemileri sadece denizde savaşmaz,aralarında su bulunan toprakları abluka altına alıp geçişe kapatır,lojistik desteği engelleyip düşmanın kolunu kanadını kırar. Örnek vermek gerekirse Marmara denizinde bulunan donanmanız sayesinde Üsküdar (İstanbulun Anadolu yakası) İstanbul arasında asker geçişini engellersiniz. Maltaya çıkarma yapan düşmanınızı donanma ile abluka altına alırsanız düşman lojistik desteksiz kalır ve kara ordusu yem haline gelir. İkmale takılmamak için dünyanın belirli mesafedeki bir çok noktasından toprak elde edin. Örneğin 1836 yılında ABD Californiadan Koreye göndereceğiniz gemiler Pasifiğin engin sularına takılıp batabilir. Uzun yolculuklara dayanıklı olmak için Donanma araştırmalarından ikmal mesafesini arttıran araştırmaları yapıp donanmayı sübvanse edin. Başlangıç için donanmayı az sayıda tutun zaman ilerledikçe açılan son model gemilerle donanmanızı güçlendirin. İyi bir donanmayla mağlup edilemeyecek ülke yoktur. Askerden farklı olarak yüksek nüfusa yada yoksul gönüllülere ihtiyaç duymaz donanma. Paran varsa yurdunu savunman için çelik azrail kıyılarını korumaya hazır!

SteamSolo.com